Abdullah Önden

Academician Dr. Faculty Member

Anlaşılamayan Gençlik

20 Ağustos 2007


Çok popüler bir obje olmuş durumda şu sıralar hani o efsane genç nüfus. Gözlerin üstünde olduğu, çeşitli beklentilerin bulunduğu gençlik. Elbette bu beklentiler kişiden kişiye değişiyor. Kimi oy hesabını gençlik üstüne kurarken kimi de vatanı milleti ileride şahane bir şekilde temsil edecek övünç kaynakları olarak görüyor onları.



Evet, peki gençliği hiç gençlerden dinleyen oluyor mu? Açıyoruz gazeteyi karşımıza gençleri anlattığını iddia eden muhtemelen tanımadığımız bir psikolog ya da sosyolog çıkıyor. Peki ya gençleri anlamak gerçekten akademik çalışmalar ve beyin fırtınalarından mı geçer? Onlara kulak vermek daha kolay ve daha başarılı bir yöntem olmaz mı?



İşte, bunun için yazıyorum bunları. Anlayasınız diye bizleri. Ne yazık ki bazı tabular oluşmaya başladı Türkiye’de. Bunda elbette en büyük etki kutsal medyamızda. Gençler asi, kolay beğenmeyen, Türkçesine sahip çıkmayan, bir önceki kuşakla yakından uzaktan alakası olmayan bir güruh olarak gösteriliyor. Acaba bu ne kadar doğru? Ya da böyle bir gençlik yetişiyorsa bunun sebepleri yok mu, önlemler alınamaz mı?



Açın televizyonunuzu, kutsal kutuyu, insanı karşısında eblekleştiren ve etkisi altına alıveren o kareler topluluğunu, sonra açın bir komedi unsuru bulundurduğunu iddia eden bir diziyi ve karşılaştığınız ilk genci bir inceleyiniz. O zaman anlayacaksınız ne demek istediğimi. Peki ya internet? En güzel örnek şu sıralar çılgınlar gibi reklamı yapılan patlıcan (http://patlican.ekolay.net/) sitesi. Sözde gençlik portalı. Açılımı şöyle “patliican”, yani “patlayacaksın”. Ana başlıkları da böyle; “Muhabbete akıcan, mobil takılcan”. Evet, artık ne yazık ki böyle yaklaşımlarla gençlerin ilgisi çekilmeye çalışılıyor. Bir genç olarak soruyorum; “Biz bunu hak edecek ne yaptık? Bizleri neden kültürsüz mantarlar olarak görüyorsunuz?”



Görüyoruz ki, daha doğrusu göremiyoruz ki kültürümüz artmıyor. Kültürel etkinliklerimiz olmuyor. Devamlı kendimizi aşağı görüyoruz, daha da aşağı inmek için elimizden geleni ardımıza koymuyoruz. Sonra da bu gençlik bizden olmamalı diye kara kara düşünüyoruz, onlara fırsatlar tanımıyoruz, onları doğduklarından itibaren koşturuyoruz. Onlara verdiğimiz nasihatler ile hayatlarını kurtarabileceklerini söylüyoruz, onlara güveniyoruz… Onları anlıyor muyuz?



Hele ki şu dönemde epey garipleşti iş. Apolitik gençlik, aniden politik yapılmaya çalışıldı. Bu kadar hayattan kopmuş, sosyalliği sanal komünitelerde arayan bu gençler ise tökezledi. Bazıları anlam veremediler koşturmaya, kendini kurtarma amacını sırtına yüklemiş olan çoğu aval aval baktı olan karışıklıklara. � Sonra mikrofonlar onlara uzandı:



“Geleceğinizden endişeli misiniz?”



Genç doğruldu, düşündü…



Gelecek? Hayallerde böyle bir isim yer almaktaydı fakat önce sınavını geçmeliydi, sonra finallerini vermeliydi, iş mülakatını geçmeliydi, sonra bir ev kiralamalıydı, sonra ailesinin yüzünü kara çıkartmamalıydı sonra sonra… Karanlık.



İşte çoğu genç artık böyle düşüncelerde yüzüyor. Sözümona uzmanlar da onları anlamaya çalıştıklarını iddia ettikleri gibi onları yoksaymaya devam ediyorlar. Onları en iyi şekilde eğitmek, sahiplenmek, keşfetmek olması gerekirken amaç tam tersi görmezden gelerek sistemi “olması gerektiği gibi” işletmeye devam ediyorlar.



Umuyorum bizler de anlaşılacağız bir gün. Elbette o zaman bizler artık genç olmayacağız.